Turkish
Friday 26th of April 2024
0
نفر 0

Fitre Zekâtı

 Fitre zekâtı veya fitre (Arapça: زكاة الفطرة أو الفطر), belirli bir miktar malın Fıtır bayramı günü fakirlere verilmesidir. Fitre zekâtının miktarı, insanın kendisi ile eşi ve çocukları gibi geçimini sağlamakla yükümlü olduğu kimseler için kişi başına yaklaşık üç kilogram yiyecek maddesidir. Fitre zekâtı buğday, arpa, hurma, kuru üzüm, pirinç, mısır vb. yiyecek maddelerinden verilir. Bunlardan birinin kıymetini para olarak ödemek de yeterlidir. Fitre zekâtını vermek yoksul olmayan aile reislerine farzdır. Fitre zekâtı, Fıtır bayramı namazından önce veya aynı gün öğlen namazından önce verilmelidir. Bu zekâtın verilme yerleri mal zekâtının verilme yerleri ile aynıdır. Rivayetler esasına göre, fitre zekâtı vermek orucun kâmil olmasına, kabul olmasına, o yılda insanın ölümden korunmasına ve mal zekâtının tekmil olmasına neden olur.

Fitrenin Anlamı

Fitrenin birkaç anlamı vardır:

* Hilkat, yaratılış anlamında; yani mahlûkun şekil ve suretidir. Bu durumda fitre zekâtından maksat yaratılış zekâtı olacaktır. Beden ve vücudun afet ve belalardan salim kalmasına neden olduğundan dolayı, fitre zekâtına beden zekâtı da denir.

* İslam anlamında; Bu durumda fitre zekâtından maksat, İslam zekâtı olacaktır. İslam ve fitre zekâtı arasındaki münasebet şu şekildedir ki zekât İslam dininin erkân ve şiarlarındandır.  

* Orucun mukabilinde iftar anlamında; bu durumda fitre zekâtının anlamı, oruçtan iftar zekatı olacaktır.(1)

Hadislerde

* İmam Cafer Sadık’a (a.s):  “Doğrusu benliğini arındıran/zekât veren, kurtuluşa ermiştir.”(2) ayeti kerimesinin anlamını sorulduğunda, şöyle buyurmuştur: “Her kim fıtriyeyi verirse”: “Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.”(3) ayetinin anlamını sorduklarında ise şöyle buyurmuştur: “Her kim sahraya gider ve namaz kılarsa.”(4)

* İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Peygambere salavat namazın kemali olduğu gibi (fitre) zekâtını vermek de orucun kemalidir; zira her kim oruç tutar, ama zekât vermezse ve bunu bilerek yaparsa onun için bir oruç yoktur ve yine her kim Peygambere (s.a.a) salavat getirmezse onun için bir namaz yoktur. Allah Teâlâ, namazdan önce zekâtı anmış ve şöyle buyurmuştur: “Kad efleha men tezekka. Ve zekeresme rabbihi fesalla.”(5) (Doğrusu zekât veren ve Rabbinin ismini zikredip anan kurtuluşa ermiştir.)(6)

* İmam Ali (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Her kim fitre zekâtını verirse, Allah Teâlâ bunun hatırına o kişinin eksilttiği (kaçırdığı) mal zekâtını kâmil eder ve tamamlar.”(7)

* İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim orucunu güzel bir sözle veya güzel bir işle tamamlarsa, Allah onun orucunu kabul eder.” Kendisine: “Ey Resulullah’ın oğlu! Güzel söz nedir?” diye sorduklarında, şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka ilah olmadığına tanıklık etmektir. Güzel iş ise fitre zekâtını vermektir.”(8)

* İmam Cafer Sadık (a.s) vekiline şöyle buyurmuştur: “Git ve geçimi bizim üzerimizde olan her kese fitre ver ve hiçbirisini atlama. Zira birisini atlar ve unutursan, vefatından korkarım.” Vekili ‘vefat’ nedir? Diye sorduğunda: “ölümdür” buyurmuştur.(9)

Teklifi Hükmü

Fitre zekâtı, farz ibadetlerdendir. Dolayısıyla eda edildiğinde Allah’a yakınlık ve O’nun rızası kastıyla yerine getirmek sıhhat şartıdır.(10)

Farz Oluşunun Şartları

# Teklif: Fitre zekâtı, mükellef olmayanlardan (buluğa ermeyen ve delilerden) sakıttır.(11)

# Uyanıklık: Eğer kişi Ramazan ayının son günü gurup vaktinde uyanık olmazsa (baygın olursa), fitre zekâtı o kişiye farz değildir.(12)

# İhtiyaçsızlık: Fakir ve yoksula fitre zekâtı farz değildir. Dolayısıyla meşhur görüşe göre fakirden maksat: kendisi ve ailesinin bir yıllık geçimini fiilen veya potansiyel olarak sağlayamayan kişidir.(13) Eski müçtehitlerden bazıları şöyle demiştir: zekât nisaplarından birine sahip olmayan veya kıymetini para olarak veremeyen kişilere fakir denir.(14) Bazı müçtehitlerden nakledildiğine göre ise ‘bir günlük yiyecek ve içeceğine sahip olan kişinin fitre zekâtı vermesi farzdır.(15) Elbette fakirlerin de fitre zekâtını vermeleri müstahaptır. Bunun minimum miktarı ise 1 saa’nın (yaklaşık 3 kilo) aile bireyleri arasında elden ele dolaştırılıp, aile dışından bir fakire verilmesidir.(16)

* Zekâtın farz oluşunun kişinin bir yıllık geçimine ek olarak zekât miktarına da sahip olup olmaması konusunda ihtilaflar vardır. Birinci görüşe göre, eğer kişi bir yıllık geçime sahipse, ancak zekât miktarına sahip değilse, o kişiye zekât farz olmayacaktır.

* Bazıları fiili zenginle potansiyel zengin arasında fark koymuştur. İkincisinde (potansiyel zengin) zekâtın farz oluşunu kişinin bir yıllık geçime sahip olmasının yanı sıra zekât miktarına da sahip olmasına bağlanmıştır.(17)

* Kişiye fitre zekâtının farz oluşunun ölçüsü, bayram akşamı güneş batmadan güneş batana kadarki dilim zarfında farz oluş şartlarına sahip olmasıdır. Dolayısıyla her kim güneş batmadan önce şartlara haiz idiyse, lakin gurup esnasında bunlardan sakıt olursa fitre o kişiye farz değildir. Örneğin bu zaman diliminde baliğ olmayan birisi buluğa ererse fitre zekâtını vermesi o kişiye müstaptır.(18)

* Muasır âlimlerden bazıları şöyle demiştir: Fıtır bayramı güneşin batışı ile bayram namazı arasında şartlar oluşursa, farz ihtiyat gereği fitre zekâtı verilmelidir.(19) Bazıları ise şöyle demişlerdir: “Her ne kadar ondan önce şartlara haiz olmasa da gurup vakti şartlara haiz olması halinde bu durum fitre zekâtının farz olmasına neden olur.(20)

Fitrenin Farz Olduğu Kimseler

Ailesinden sayılan her kes ister baliğ olsun, ister baliğ olmasın, ister köle olsun, ister özgür olsun, ister Müslüman olsun, ister kâfir olsun şartların oluşması durumunda bunların zekâtını vermek o kişiye farzdır.(21)

Geçimini sağlamakla yükümlü olmasa da zevcenin fitre zekâtının kocası ve kölenin sahibi üzerinde farz olduğu yahut fakat geçimini sağladığı zevce ve kölenin yahut geçimlerini sağlamakla yükümlü olmasalar da onların nafakalarının zevç ve sahiplerinin uhdesinde olup olmadığı konusunda ihtilaflar bulunmaktadır.(22) Elbette ihtilaf, zevce ve kölenin geçimleri başkaları tarafından sağlanmaması durumundadır. Yoksa bu durumda fitre zekâtı zevç ve sahibinin uhdesinde değildir.(23)

Fitresi başkasının uhdesinde olan kişiden her ne kadar kendisi vermese de fitre zekâtı düşer.(24) Elbette ev reisi fakir, aile fertleri zengin olursa bu durumda aile fertlerinin kendi fitrelerini verip vermemeleri konusunda ihtilaflar bulunmaktadır.(25)

Misafirin Fitre Zekâtı

Her ne kadar bayram akşamı bir defa iftar yemeği verdi diye misafirin fitre zekâtını ev sahibinin verip vermemesi konusunda anlaşmazlıklar olsa da misafirin fitre zekâtını, ev sahibinin vermesi farzdır. Bazılarına göre her ne kadar iftardan birkaç dakika önce de olsa bayram akşamı bir kişi birisinin misafiri olursa ve misafir adı o kişiye sıdk ederse ev sahibinin fitre zekâtı vermesi için yeterlidir. Bazıları, örfe göre ev sahibi eğer misafirin geçimini de sağlıyorsa bu durumda ev sahibi misafirin zekâtını vermelidir, demiştir. Bazıları ise bir ay boyunca, son on beş günde, son on günde, son iki günde misafir olursa zekât verilmelidir, demişlerdir.(26)

Tür ve Miktar

Müçtehitlerin fitre zekâtının türü konusundaki sözleri farklıdır. Bazıları yalnızca buğday, arpa, hurma ve kuru üzümü zikretmiştir. Bazıları mısır ve keşki de bunlara eklemiştir. Başka bir grup ise bu beş şeye sütü de eklemiştir. Başka bir grup ise bu altı şeye pirinci de eklemiştir.

Müteahhir müçtehitlerin meşhur görüşüne göre ise, fitre zekâtının türü insanların genelinin tükettiği şeyledir.(27)

Fitre zekâtında, bu şeylerin yerine miktarı kadar parasının verilmesi de caizdir.(28)

Fitre zekâtının miktarı, süt dışında kişi başına yaklaşık üç kilogram yiyecek maddesidir. Sütte ise her ne kadar meşhur görüşe göre onun miktarı da yaklaşık üç kilo olsa da bir grup dört ritl olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla bu görüşe göre ritlden maksat Irak ritli mi yoksa Medeni mi ihtilaflar vardır.(29)

Farz Vakti

* Fitre zekâtının farz vakti müteahhir müçtehitler arasındaki meşhur görüşe göre Ramazan ayının son gurup vaktidir. Bazıları, bayram günü fecir vakti olduğunu söylemiştir.(30) Son vakti konusunda da ihtilaflar vardır. Bazıları bayram namazının kılınma esnasına kadar, bazıları bayram günü zeval vaktine kadar ve bazıları ise güneş batana kadar olduğunu söylemiştir.(31)

* Fitre zekâtının farz vakti gelmeden verilmesinin caiz olup olmadığı konusunda ihtilaflar vardır. Cevaz görüşüne göre, fitre zekâtını Ramazan ayının başından itibaren vermek mümkündür.(32)

* Her kim farz vaktinde fitre zekâtını vermezse, ancak fitre zekâtını Allah rızası için (yakınlık kastı ile) ayırıp bir kenara koyarsa, onu fitre zekâtı olarak verebilir. Ama eğer ayırmazsa bu durumda zekât onun boynundan düşer mi yahut boynundan düşmemesi durumunda zekâtını eda kastı ile mi yoksa kaza kastı ile mi vermesi gerektiği konusunda da farklı görüşler vardır.(33)

* Her ne zaman zekâtını bir köşeye koyup ayırırsa, verme imkânı olmasına rağmen vermezse yükümlüdür.(34)

Fitre Zekâtının Verildiği Yerler

* Müçtehitler arasındaki meşhur ve yaygın görüşe göre, mal zekâtının verildiği yerler ile fitre zekâtının verildiği yerler aynıdır.(35)

* Bazı eski müçtehitlerin sözlerinin zahirine göre, fitre zekâtı yalnızca fakirlere verilir.(36) Muasır bazı müçtehitler de farz ihtiyat gereği fitre zekâtını fakirlere özgü bilmektedir.(37)

* Bir grubun görüşüne göre, Mümin (12 İmam Şia’sı) fakirin mevcut olmaması durumunda mustazaf muhaliflere fitre zekâtının verilmesi caizdir.(37)

* Her ne kadar fitre zekâtını Masum İmam’a (a.s) veya naibine vermek daha faziletli olsa da malik, doğrudan zekâtını müstahaka verebilir.(39)

* Meşhur görüşe göre, üç kilodan daha az miktarda fakire fitre zekâtı vermek caiz değildir, meğer fakirler çok olur ve her birine üç kilo kadar vermek mümkün olmazsa, bu durumda bazı müçtehitler üç kilodan az miktarın verilmesini caiz bilmiştir. Fakirden fakirliği gidermek için üç kilodan fazla vermek caizdir.(40)

* Fitre zekâtına yakın akrabalar, akrabalar sonra komşulardan başlanması müstaptır; nitekim ilim sahibi ve faziletli fakirleri, bu özelliklere sahip olmayanlara tercih etmek müstahaptır.(41)

* Seyyid, seyyid olmayanlardan (fitre ve mal) zekâtı alamaz, ancak humus ve başka gelirler geçimini sağlayacak miktarda olmaz ve zekât almaya mecbur kalırsa, bu durumda seyyid olmayanlardan zekât alabilir.(42)

Dipnotlar

    Amuli, Medariku’l Ahkâm, c. 5, s. 307; Ensari, Kitabu’z Zekât, s. 397.
    A’la, 14.
    A’la, 15.
    Saduk, Men la yahduruhu’l fakih, c. 1, s. 510.
    A’la, 14, 15.
    Saduk, Men la yahduruhu’l fakih, c. 1, s. 183.
    Saduk, Men la yahduruhu’l fakih, c. 1, s. 183.
    Saduk, et-Tevhid, s. 22.
    Kuleyni, el-Kâfi, c. 7, s. 668.
    Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 204.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 279.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 485.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 488, 490.
    El-Hilaf, c. 2, s. 146.
    Muhtelefu’ş Şia, c. 3, s. 261.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 492.
    Hekim, Müstemseku’l Urve, s. 9, s, 390 ve 392.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 499.
    Minhacu’s Salihin (Hoi), c. 1, s. 320.
    Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 205, 206.
    Hekim, Müstemseku’l Urve, s. 9, s, 396 ve 397.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 502, 504.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 504.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 505.
    Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 209.
    Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 207, 208; Hoi, Mevsuetu’l Hoi, c. 24, s. 393, 394.
    Bahrani, el-Hedaiku’l Nadire, c. 12, s. 279; Neraki, Müstenedu’ş Şia, c. 9, s. 405, 406; Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 514, 518.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 518.
    Hoi, Mevsuetu’l Hoi, c. 24, s. 354.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 527; Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 222.
    Bahrani, el-Hedaiku’l Nadire, c. 12, s. 301.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 529.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 534, 536.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 538.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 538.
    El-Muknie, s. 252.
    Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 225.
    Tusi, en-Nihayet, s. 192; Hilli, el-Camiu Lil-Şerai, s. 140; Amuli, Şeraiu’l İslam, c. 1, s. 131, 132.
    Hairi, Riyadu’l Mesail, c. 5, s. 220, 221.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 541, 542; Hekim, Müstemseku’l Urve, s. 9, s, 438 ve 439.
    Necefi, Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 542, 543.
    İmam Humeyni, Tevzihu’l Mesail, s. 298, Bkz. İmam Humeyni, Tehriru’l Vesile, c. 1, s. 386; Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 136, 137.

Kaynaklar

* Kur’an-ı Kerim.

* İmam Humeyni, Tehriru’l Vesile, Müessese Tenzim ve neşr Asar İmam Humeyni, Tahran, ş. 1386.

* Ensari, Murtaza, Kitabu’z Zekat, Kongre Şeyh Azam Ensari, Kum, k. 1415.

* Bahrani, Yusuf bin Ahmed, el-Hadaiku’n Nazire fi Ahkamu’l İtretu’t Tahire, Cami Müderrisin, Kum, k. 1405.

* Hairi, Ali bin Muhammed, Riyadu’l Mesail fi Tahkiku’l Ahkam bi-Delail, Kum, Müessese Al-i Beyt aleyhimu’s selam, k. 1418.

* Hekim, Muhsin, Müstemseku’l Urvetu’l Vuska, Müessese Daru’t Tefsir, Kum, k. 1416.

* Hilli, Hasan bin Ali, Muhtelefu’ş Şia fi Ahkamu’ş Şeriat, Camiu Müderrisin, Kum, k. 1413.

* Hilli, Yahya bin Said, el-Camiu Lil-Şerai, Müessese Seyyidu’ş Şüheda el-Alemiye, Kum, k. 1405.

* Hoi, Ebu’l Kasım, Minhacu’s Salihin, Neşru Medinetu’l İlm, Kum, k. 1410.

* Hoi, Ebu’l Kasım, Mevsuetu’l İmamu’l Hoi, Müessese İhyau Asaru’l İmamu’l Hoi, Kum, k. 1418.

* Saduk, Muhammed bin Ali, et-Tevhid, Musehhih, Hüseyni, Haşim, Camiu Müderrisin, Kum, k. 1398.

* Saduk, Muhammed bin Ali, Men La Yahduruhu’l Fakih, Müsehhih: Gaffari, Ali Ekber, Camiu Müderrisin,  Kum, k. 1413.

* Tusi, Muhammed bin Hasan, el-Hilaf, Camiu Müderrisin, Kum, k. 1407.

* Tusi, Muhammed bin Hasan, en-Nihayet fi mücerredi’l Fıkh ve’l Fetva, Daru’l Kitabu’l Arabi, Beyrut, k. 1400.

* Kuleyni, Muhammed bin Yakub, el-Kafi, Daru’l Hadis, Kum, k. 1429.

* Müfid, Muhammed bin Muhammed, el-Muknie, Kongre Cihani Hezare Şeyh Müfid, Kum, k. 1413.

* Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l Kelam fi Şerhi Şeraiu’l İslam, Daru ihya turas el-Arabi, Beyrut, k. 1404.

* Naraki, Ahmed bin Muhammed, Müstendu’ş Şia fi Ahkamu’ş Şeriat, Müessese Al-i Beyt aleyhimu’s selam, Kum, k. 1415.

* Yezdi, Seyyid Kazım Tabatabi, el-Urvetu’l Vuska fiyma teummu bihi’l Belva, Camiu Müderrisin, k. 1419.

* Amuli, Muhammed bin Ali Musevi, Medariku’l Ahkam fi Şerhi İbadat Şereiu’l İslam, Müessese Al-i Beyt aleyhimu’s selam, Beyrut, k. 1411.

 ABNA24.COM

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

Şehid Mutahhari: Haz almaktan başka bir amacı olmayan insan hayvan değil de nedir?
Yüce Allah’ a Sığınmak
Peygamber Efendimizin ‘Zeynep’le Evliliği’ne Dair İftira
RESULULLAH(SAA)VE ON İKİİMAMIN DİLİNDEN HZ.FATIMA(SA)
Aşura Günü' Hakkında Bilinmesi Gerekenler
MUTTAKİLERİN VASIFLARI
Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın Evliliği
Gönülden Gönüllere
Hz. İbrahim'in Güzel Ahlakı
Meyyite Telkin Etmenin Felsefesi

 
user comment